29 Mart 2010 Pazartesi

Jose Saramago--Görmek

virgüllerle bağlanan uzun cümleler, satırbaşı yapılmadan hazırlanan diyaloglar, sayfalar süren paragraflar Saramago'nun okuduğum bu ikinci kitabında daha da hoşuma gitti. kesintisiz anlatım beni tam anlamıyla mest etti. Saramago'nun yazım biçimi adeta insan beyninin dur durak bilmeden noktasız-virgülsüz çalışmasına benziyor. bu bakımdan Saramago'nun gerçek anlamda bir üslup yarattığını söyleyebilirim.
kitabın temasının aslında "Körlük" ün devamı yada benzeri olduğu düşünülebilir. İnsanoğlunun; güç tutkusu,faşistliği, saygısızlığı, kural tanımazlığı, acımasızlığı bir kere daha sergilenmiş.


28 Mart 2010 Pazar

Murat Gülsoy--Bu Filmin Kötü Adamı Benim

Nisan ayı Thyke grubu için bu kitabı seçmeye karar verdim. Genç Türk yazarlarda devam etmek iyi bir fikir gibi geldi.

Temel olarak kitap, birbiri içine giren iki hikayeden oluşuyor.

Berber enseyi traş ettikten sonra gösterişsiz dikdörtgen bir ayna tutar "abi nasıl olmuş" diye.
Lavabonun yada tezgahın önünde duran ve duvarı boydan boya kaplayan aynaya bakarsın berberin elinde tuttuğu dikdörtgen aynadaki enseyi görmek için.
Ben bu ritüeli yavaştan alırım. Gözüm birbirini gören iki aynadaki kapılara kayar.

Kitabın üzerimde buna benzer bir duygu uyandırdığını söyleyebilirim. Hikayeler, birinci tekil şahıstan aktarılmış. Çift sayılı bölümler 1. hikaye, tek sayılı bölümler ise 1. hikayedeki kahramanın yazmakta olduğu kitabının bölümlerinden oluşuyor.

Yazar, 1. hikayenin yazar olan baş karakterini okuyucuyla konuşturarak güzel bir dinamizm katmış.

Oldukça akıcı ve hızlı okunabilir bir kurgu hazırlanmış. 2 gün içinde heyecanla kitabı bitirdim.

26 Mart 2010 Cuma

Ahmet Ümit--Aşk Köpekliktir

İçinde aşkla ilgili hikayelerin toplandığı bir kitap. "Aşk Köpekliktir" isimli hikaye, kitaba ismini de veren en uzun metin. Açıkçası sık kullanılan klişelerin tüm hikayelerde göze çarptığı ve şarap uzmanlarının tabiriyle gövdesi olmayan bir çalışma olduğunu söyleyebilirim. Genel olarak yazım ve üslupta ışık yok.

14 Mart 2010 Pazar

Şebnem İşigüzel--Çöplük



Çöplük, Thyke 9 Grubu'nun Şubat ayı kitabıdır. toplantımız yazarın da katılımıyla 13 Mart 2010 Cumartesi günü Valikonağı Caddesi, Poyrazcık Sokak'ta bulunan Country Life Cafe'de yapıldı. Grubumuzdan benim dışında yalnızca üç arkadaşım toplantıya katıldı (Erdal, Şevki, Seda). Bu bakımdan Şebnem Hanım'a bir hayli mahcup olduk.

Şebnem Hanım, kızı Tamar ile birlikte geldi. Kitap ile ilgili konuların dışında Tamar'ın okulu ve maceralarına ilişkin de konuştuk.

Çöplük, oldukça iyi bir kitap. Sürekleyici ve heyecan verici bir metin. Karakterler, mekanlar, kurgu oldukça dolgun. bu durumu tüm arkadaşlar yazara bir şekilde ifade etti.

Benim yazara eleştirilerimden biri, kitabın son bölümünde yer alan röpörtajlar kısmı ile ilgili oldu. bu kısım adeta bir sınav cevap anahtarı gibiydi. Okuyucuya, hikayeyle ilgili hiç bir boş alan bırakılmadığı, okuyucunun hayal kurması olayları ve karakterleri değerlendirmesi ve kurgulamasının engellendiğini ifade ettim. Erdal da benimle aynı görüşte idi. Seda bu kısımla ilgili herhangi bir sorununun olmadığını belirtti.

Erdal'ın da benim de ortak eleştirilerimizden bir diğeri yazarın kitap içinde daha önce yazmış olduğu kitaplara hatta bu kitaplar içindeki karakterlere göndermeler yapıp referans vermesi oldu. bu açıkçası beni bir hayli rahatsız etti.

Erdal'ın bir eleştirisi yazarın bazı yazarlara göndermeler yapması, kitapta bolca bu yazarların metinlerinden alıntılar yapılması ile ilgili oldu. Şebnem Hanım bu durumu eski üstadlara bir selam şeklinde algılamamız gerektiğini aktardı.

Benim bir diğer eleştirim, "Eşref Şefik Karacan-Kafakoparan" karakterlerinin daha kitabın erken safhalarında aynı insan olduklarının anlaşıldığı dolayısıyla bu durumun eski Türk filmlerinde sıklıkla karşılaştığımız rastlantısal çakışmalara benzediği oldu. yazara bu rastlantıların kitap için gerekli olup olmadığını sordum. Şebnem Hanım bu konu ile ilgili olarak, kitap içindeki karakterlerin aslında satranç tahtasındaki siyah ve beyaz taşlar gibi olduklarını ifade etti.

Diğer bir sorum, yazar ile anlatıcı rolü ile ilgi oldu. Kitapta anlatıcının((yazarın) zaman zaman hikayeyi yırtarak okuyucu ile iletişim haline geçmesinin, yazarın bazı noktalarda kendini bizlere hatırlatması ile ilgili sohbet ettik. Bu durumun okuyucunun hikayeden bir süreliğine çekip alınması hatta belki de koparılmasına neden olabileceğini ifade ettim. Ancak öte yandan hikayeye de bir anlığına tepeden bakma fırsatının yaratıldığını da ekledim.

Neticede bir ayın kitabı daha tartışıldı, eleştirildi. Ancak bu sefer kitap yazarının da aramızda olması sohbeti çok keyifli bir hale soktu.

Karakterler: Leyla, Yıldız, İpek Türer, Kama, Kafakoparan, Doktor, Jivago, Eşref Şefik Karacan, Fesat